ÇEREZ POLİTİKASI

Web sitemizde 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki amaçlar ile sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için çerez pollitikamızı inceleyebilirsiniz. TAMAM

Edremit'te Yetişen Önemli Kişiler


KÖPRÜLÜ'LÜ HAMDİ BEY
Hamdi Bey 1886 yılında Makedonya'da Köprülü kasabasında doğdu. Onun için Köprülü'lü Hamdi Bey olarak anılmaktadır. Babası Kolağası İbrahim Bey'di. Küçük yaşta yetim kaldığından, dayısı Celalettin Bey tarafından yetiştirilmiştir. İlköğrenimini Köprülü'lü kasabasında, orta öğrenimini Üsküp İdadisi'nde yaptı. Onun bu yılları Sultan Abdülhamit in İstibdat Devri diye adlandırılan saltanat yıllarına rastlamaktadır. Devrin olayları, yetiştiği çevre kuşkusuz onun üzerinde etki yapmıştır.
Hamdi Bey orta öğrenimini Üsküp'te tamamladıktan sonra yüksek öğrenim yapmak üzere İstanbul'a gitti ve Mülkiye Okulu'na (Bugünkü Siyasal Bilgiler Fakültesi) girdi. Bu okuldayken önemli olaylara tanık oldu. Bu olayların en önemlisi Meşrutiyet'in yeniden ilanıdır. Hamdi Bey bu sırada yirmi, yirmibir yaşlarında heyecanlı, ateşli bir yüksekokul öğrencisi idi.

Hamdi Bey yirmi dört yaşlarında Mülkiye öğrenimini bitirdi. Mezuniyetini takiben Türkiye'de ilk defa açıları İhtiyat Zabit Mektebi (Yedek Subay Okulu) ne girdi ve 1911 yılında Ast teğmen olarak diploma aldı.
Hamdi Bey memurluk yaşamına Kosova da Maiyyet Memurluğu görevi ile başladı. 1912 yılında patlak veren Balkan Savaşına kadar bu görevde kaldı. Balkan Savaşı sırasında Yedek Subay olarak orduya katılıp savaş sonuna kadar askerlik görevini yerine getirdi. Kazım Özalp kendisinden “önceleri bir düşünce adamı olan, okumayı seven, şiir yazan yağlı boya, kara kalem resim yapan, ud, keman, tambur çalan, şık ve temiz giyinen her gün tıraş olmayı ihmal etmeyen titiz Maiyyet Memurundan gözünü budaktan sakınmayan çetin bir savaşçı, yaman bir kavga adamı ortaya çıkmıştı,” şeklinde söz etmektedir.

Hamdi Bey Edirne'nin düşmanlardan geri alınmasından sonra Edirne Polis Müdürlüğü İdari Bölüm Başkanlığına getirildi. Birkaç ay sonra da Demirköy İlçesi Kaymakamlığı'na atandı.

1914 yılında Birinci Dünya Savaşı çıktığı sırada Hamdi Bey Demirköy Kaymakamlığı görevinde bulunuyordu. Kaymakam olduğu için savaşa katılmadı. 1915 yılında Malkara Kaymakamlığı. 1916 yılında da Keşan Kaymakamlığı görevine getirildi. 1916 Martından Temmuzuna kadar burada görev yapmış, daha sonra Balıkesir'in Sındırgı İlçesi Kaymakamlığı'na atanmış, oradan da 13 Temmuz 1917'de Edremit Kaymakamlığı'na nakledilmiştir.

Hamdi Bey Edremit Kaymakamlığı görevinde iken kasaba ileri gelenlerinin ve öğretmenlerinin yardımlarıyla Edremit Darül- Eytamı (Edremit Yetimler Yurdu)nı kurdu. Kaymakamlıktan ayrıldığı zaman burada 105 şehit çocuğu barınıyordu. Ayrıca Darül- Eytam'ın bir odasında Edremit İdman Yurdunu kurdu. (25 Nisan 1918) İdman Yurdu daha sonra Gençlik Kulübü adıyla çalışmalarını sürdürmüştür.

Hamdi Beyi yakından tanıyan Ruhi Naci Sağdıç'ın anlattıklarına göre, henüz 29 yaşındaki genç kaymakam Darül- Eytam ve İdman Yurdundan başka bir basımevi kurulmasına. Bir gazete çıkarılmasına öncülük etmiş. Kasabaya elektrik getirtmek için etütler yaptırmış, kasabanın imar planını çizdirmiş, kanalizasyon işini başlatmıştır.

Hamdi Bey iki yıl Edremit Kaymakamlığı yaptıktan sonra 9 Nisan 1919 tarihinde Damat Ferit tarafından azledilmiştir. Azlini müteakip bir süre Ayvalık'ta Ali Çetinkaya’nın yanında, bir süre de Burhaniye'de kalmış, daha sonra Balıkesir'de kurulmuş olan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nde faaliyet göstermiştir. Bu cemiyet adına Biga ve Yenice bölgelerinde önemli çalışmalara imza atmıştır. Bunlardan Akbaş Cephaneliği baskını Büyük Önder Mustafa Kemal’in Nutkunda da anlatılmaktadır.

İlk Yunan birliklerinin 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’i işgalinin yarattığı ortamda, 26 Temmuz 1919 tarihinde başlayan 1. Balıkesir Kongresi, 15 Ağustos 1919 tarihinde düzenlenen Alaşehir Kongresi ve 19 Kasım 1919 tarihindeki 2. Balıkesir Kongrelerinde, Yunan işgaline karşı Ayvalık, İvrindi, Akhisar, Salihli, Soma, Aydın ve Ödemiş cephelerinin kurulması kararları alınmıştı. Ancak, hem Aznavur Ayaklanması’nın neden olduğu cephane sarfiyatı hem de bu cephelerin gereksinmelerinin karşılanması hayati bir ikmal sorunuydu.

Akbaş Cephaneliği’ndeki malzemeye el konulması fikri böyle bir ortamda, Balıkesir’deki 61. Ordu komutanı Kazım (Özalp) Bey’in ve Heyet-i Merkeziye üyesi Köprülülü Hamdi Bey tarafından gündeme gelmiştir.

Akbaş Cephaneliği, Gelibolu Yarımadası’nın doğusunda, ancak küçük gemilerin demirlemesine uygun bir koyda bulunmaktadır. Çanakkale Savaşları sırasında Gelibolu Yarımadası’ndaki kuvvetlerin ikmal yönünden desteklenmesine elverişli bir koydur. Depo ve çevresi Senegallilerden oluşan Fransız birlikleri tarafından sıkı bir şekilde korunmaktadır ve Gelibolu’yla doğrudan telefon bağlantısı vardır. İngiliz deniz üssü Çanakkale ile Akbaş koyu ise denizden 20 dk.lık bir mesafededir ve kısa sürede yardım görebilecek durumdadır. Ayrıca Çanakkale Boğazı’nda devriye gezen İngiliz gemileri, bu süreyi daha da kısaltmakta, ayrıca baskında ele geçirilecek malzemenin Anadolu kıyısına sevkiyatını riske sokmaktadır.

BASKIN HAZIRLIKLARI
Köprülü'lü Hamdi Bey, baskın öncesinde gerekli incelemeleri yapması için Dramalı Rıza Bey’i görevlendirmiştir. Rıza Bey, yerel köylü kıyafetleri ile bölgede bir hafta kadar çalışmış, depodaki güvenlik önlemleri konusunda koğuşların yerleri, nöbet noktaları, nöbet değişim saatleri, mevcut asker ve subay sayısını, telefon hatlarını, sahilde kayıkların yanaşıp yükleme yapabileceği noktaları kapsamak üzere gerekli incelemeleri yapmıştır.

Dramalı Rıza Bey’in Biga’ya döndüğü gün, Köprülü'lü Hamdi Bey ile baskın planı oluşturulmuştur. 18 Ocak 1920 tarihinde Lâpseki’ye adamlarıyla birlikte gelen Köprülü'lü Hamdi Bey, Mülkiye’den arkadaşı olan Kaymakam Hasan Basri Bey’le görüşüp yardımını istemiş, böylece depodan ele geçirilecek malzemenin nakliyesi için gerekli olan kayık ve motorlar sağlanmıştır. Dramalı Rıza Bey ise çevre köylerden, hem baskın hem de sevkiyatın hızlı bir şekilde yapılmasını sağlamak için adam toplamaktadır.

Baskın hazırlıkları esasen hilelere dayanan karmaşık bir harekat planına dayanmaktadır. Farklı iki koldan hareket eden Köprülü'lü Hamdi Bey ve Dramalı Rıza Bey, yöredeki eşkıyanın takibi izlenimi oluşturmuşlardır. Hatta Köprülü'lü Hamdi Bey’in iki adamı, asker kaçağı olarak yakalanıp Gelibolu Müstahkem Mevki Komutanlığına gönderilmiş, durumdan haberdar olan komutan Halit Bey de bu iki asker kaçağını Akbaş Cephaneliği’ne sevk etmiştir. Cephaneliğe sızma yönünden ikinci bir hareket de Köprülü'lü Hamdi Bey’in adamlarından olan Yüzbaşı Davut Bey’in, Akbaş’taki Türk Muhafız Birliği komutan yardımcısı süsü verilerek cephaneliğe gitmesidir.

BASKIN
Baskın tarihi olarak 26 Ocak 1920 gecesi seçilmiştir. Gecenin ileriki saatlerinde Dramalı Rıza Bey ve 30 kadar adamı Akbaş Cephaneliği garnizonunu basmıştır. Senegal’li sömürge askerleri, hiç bir direniş göstermemişlerdir. Anadolu kıyısında bekleyen vapurun çektiği mavna ve kayıklar Akbaş koyuna yanaşmış ve malzeme yüklenmiştir. İngiliz devriye gemilerine yakalanmadan Anadolu kıyısına taşınan malzeme bu kez kara üzerinden iç kesimlere sevk edilmiştir.
Esir alınan sömürge askerleri Akbaş garnizonuna geri gönderilmiştir. Köprülü Hamdi Bey, İngiliz komutana bir mektup bırakmış ve mektubunda garnizonu 200 kişiyle bastığını, askerlerin direnme şansı olmadığını belirtmiştir.

Hamdi Bey idarecilikte iyi bir isim yapmıştı. Bulunduğu yerlerde otoritesini tanıtmakla birlikte sevilmiş, sayılmış, dürüst, cesur ve atılgan olarak tanınmıştı. Başardığı işlere bakıldığı zaman görevine bağlı, resmi işlerde disiplinli hareket etmeyi seven, üstün cesaret sahibi bir kişi olduğu izlenimini vermektedir. Tehlikelerin üzerine gitmekte hiç tereddüt etmediği cesaretinin çoğu kez onu ihtiyatsızlık olarak nitelendirilebilecek hareketlerde bulunmaya sevk ettiği görülür. Zamansız ölümüne de böyle bir hareketi sebep olmuştur. (34 yaşında)

HAMDİ BEY'İN ŞEHİT EDİLMESİ
Hamdi Bey isyancılarla başa çıkamayacağını arılayınca atına atlayıp Yenice nahiyesine gitmek için yola çıktı. Onun asıl amacı Yenice'de depo edilmiş silah ve cephaneyi kurtarmaktı. Yanındaki arkadaşıyla ayrıldığında kasabadan silah sesleri gelmekteydi. Hamdi Bey'in Biga'dan ayrılışı, yolculuğu ve İnova köyünde tutuklanıp Biga'ya geri getirilişi farklı eserlerde değişik anlatılmaktadır.
Kazım Özalp, Hamdi Bey'in Biga'dan ayrıldıktan sonra Kuvayı Milliyeci birkaç arkadaşı ile Yenice'ye giderken Anzavur Ahmet ve Gâvur İmam'ın adamları tarafından tutulup yolda şehit edildiğini bildirmekte ise de ne tutuklandığı yeri söylemekte ne de yolculuğu ve şehit edilmesi ile ilgili ayrıntılı bilgi vermektedir.

Bu konudaki eserlerde Hamdi Bey'in tutuklandığı sırada içinde bulunduğu binada başka başka tanıtılmıştır. İsmail Aydın Hoşgör'e göre tutuklanma köy odasında, Orhan İlkkurşun'a göre camide, Genel Kurmay Bakanlığı Harp Tarihi dairesinin yayınladığı Türk İstiklal Harbi'ne göre okul binasında yapılmıştır.

Fakat bütün eserler Hamdi Bey'in İnova köyünde yakalandığı, konusunda birleşmektedirler. Biga ile Yenice arasında Aşağı İnova ve Yukarı İnova olmak üzere iki İnova köyü vardır. Hamdi Bey Yukarı İnova köyünde yakalanmıştır.

Hamdi Bey İnova köyünde Gavur İmam'ın çete reislerinden Hacıoğlu tarafından yakalanır. Binbir işkence ile Biga'ya getirilirken Kırkgeçit denilen yerde Hacıoğlu tarafından öldürülmüştür. Hamdi Bey'in önce söylediği şu sözler çok dikkat çekicidir. "Kuvayı Milliye yalnız ben değilim. Kuvayı Milliye bütün milletindir. O ölmeyecektir." Hamdi Bey'in cesedi bir araba ile ilçeye getirilerek çarşı ve sokak aralarında ayaklarından ipler takılarak sürüklenir ve teşhir edilir. ( 17 Şubat 1920)
Hamdi Bey'in cesedi beş gün sokak ortasında kalmıştır. Korkudan kimse sahip çıkamamıştır. Ancak Bandırma'ya giden bazı kişilerin şikayeti üzerine 14. Kolordu Komutanı Yusuf İzzettin Paşa Biga'ya gelerek şehitleri eski mezarlığa gömdürmüştür.

SABAHATTİN ALİ:
25 Şubat 1907'de Edirne Vilayeti'nin Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere kazasında doğmuştur. Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921) Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930). Yurda döndükten sonra Aydın ve Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.

1934 yılında Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır. 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945).

Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947).
1948 tarihinde bir kaçakçı tarafından Bulgaristan sınırında katledilmiştir.

Z. SELMA AKGÜN:
1946 yılında Edremit'te doğdu. İlk, ortaokul ve lise eğitimini Edremit'te tamamladı. A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde başladığı üniversite eğitimini A.Ü.D.T.C. Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olarak tamamladı.
Üniversitedeki yardımcı kürsüsü¬nün "Türk ve Batı Sanatları " olması nedeniyle resme karşı duyduğu ilgi, ressam olan amcası Celâl Yetkin'in yüreklendirmesi ile resim yapmaya dönüştü.

Duygularını naif öğelerle ifade etmektedir. Halen Fahir Aksoy Naifler Grubu'ndadır. 1998 ve 2000 yıllarında katıldığı Türkiye Kadın Ressamlar Yarışmalarında iki eseri "Sergilenmeye Değer” bulunmuş, onur belgesi ile ödüllendirilmiştir.

Edremit Belediyesi koleksiyonunda "Pazaryeri", Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü Sanat Galerisi Koleksiyonu’nda "Gökkuşağı" isimli eserleri yer almaktadır. Özel koleksiyonlarda da pek çok eseri olan sanatçı, iki kişisel sergi açmış, Edremit, İzmir, Ankara ve daha çok İstanbul'da olmak üzere pek çok karma sergiye katılmıştır.

Prof. Dr. YALMAN ODABAŞI:
15 Şubat 1933'de Edremit'te doğmuştur. İlköğrenimini yerel bir okulda tamamladıktan sonra 1944-45 ders yılında Galatasaray Lisesi'nde orta öğre¬timine başlamış ve 1952'de buradan mezun olmuştur. Aynı yıl girdiği İTÜ sınavlarında başarılı olarak İnşaat Fakültesi'ne kaydolmuştur.

1957'de bu fakülteden diploma alıp "Yüksek Mühendis" unvanını kazan¬mıştır. Kısa bir serbest çalışma dönemini takiben Deniz Kuvvetleri'nde yaptığı askerlik görevini bitirir bitirmez. 1.1.1960 günü İTÜ İnşaat Fakültesi Ahşap Çelik Yapılar Kürsüsü'nde, o zamanki tanımıyla "Asistan" olarak göreve başlamıştır. Bu fakültede, 1972'de "Doktor", 1977'de "Doçent" ve 1982'de "Profesör" akademik unvan¬larını almıştır. Ahşap, Betonarme ve özellikle Çelik Yapılar ile ilgili, sekiz tanesi kitap olmak üzere çeşitli yayın¬ları bulunmaktadır. Evli olup, iki kızı ve iki torunu vardır. 5 Ocak 2001 tari¬hinde vefat etmiştir.

METİN EDREMİT:
Metin Edremit 1937'de Edremit'te doğdu. İlk, Orta ve Lise öğremini İstan¬bul'da Galatasaray Lisesi'nde yaptı.
Mezun olduktan sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi. 1960'da Grafik Bölümü'nü bitirdi. Daha sonra askerliğini bitirdikten sonra evlen¬di. Biri kız biri erkek olmak üzere iki çocuğu oldu.
Metin Edremit, belirli bir yerde çalışmaktansa "Freelance" (Serbest) olarak çalışmayı yapısına daha uygun buldu. Bu arada yapıtları arasında İstanbul il amblemi, Adana il amblemi, Türk Ticaret Bankası amblemini gerçekleştirdi. Sayısız grafik çalışmalarının dışında kendine has üslubu ile özgün resimler de yaptı. Çok yönlü bir sanatçı olan Metin Edremit, 1969 ila 1975 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Birçok talebesinin yetişmesine önayak oldu. Daha sonraları tüm Etap otellerinin sanat ve dekorasyon uzmanı olarak otellerin tefrişlerini yaptı. Edremit, ayrıca Akdeniz'de bulunan birçok sahil otelinin de tefrişini gerçekleştirdi. 1994 yılında vefat etti.

ÜNER ÇAKICI:
3 Ekim 1938 tarihinde Havran'da doğdu. 1950 yılında Havran 8 Eylül İlkokulu'ndan, 1953 yılında Edremit Ortaokulu'ndan, 1957 yılında Balıkesir Lisesi'nden mezun olduktan sonra yüksek tahsilini, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olarak sürdürdü. Yedek Subay olarak askerlik hizmetini tamamladıktan sonra mezun olduğu Fakültenin İşletme İktisadı Enstitüsü'nde bir yıl daha okuyarak yüksek lisans (Master) yaptı.
1967 yılında İstanbul'da TC. Tu¬rizm Bankası A.Ş.'ne Uzman Yardım¬cısı olarak girdi ve 1989 yılına kadar bu bankanın Proje Değerlendirme Başkanlığı'nda sırasıyla uzman yardımcısı, uzman, başkan yardımcısı ve başkan olarak görev yaptıktan sonra Genel Müdür Müşavirliğine atandı.
1989 yılında T.C. Turizm Bankası'nın Türkiye Kalkınma Bankası ile bir¬leşmesinden sonra da, Kredi Yatırım Müdürü, Kredi Rehabilitasyon Müdürü ve Proje İzleme Daire Başkanı olarak görev yaptı. Halen aynı Banka'da Genel Müdür Müşaviri olarak çalışmaktadır.
33 yıllık bürokrasi yaşamında özellikle Turizm Sektörü ile ilgili çeşitli semi¬ner ve toplantılarda yaptığı konuşmalar ve sunduğu tebliğler ile ülkemiz Turizm Yatırımlarının gerçekleşmesinde olumlu katkılarda bulunmuştur.
Evli olup biri erkek diğeri kız iki çocuğu vardır.

MUSTAFA AYVALIKLI:
1904'de Bulgaristan Osmanpazan'nda doğdu. 1991'de vefat etti. 1914'de babası ve kardeşi Hüsnü ile Ayvalık'a yerleşti. Burada evvela payton ile sonra da ilk çıkan Ford T oto¬mobilleri ile Balıkesir'e yolcu ve posta (PTT) taşımacılığını yaptı.
1934'de Edremit'e yerleşti. 1935'te de kendisine 7 Çocuk (2 Doktor, 1 Diş Tabibi, 1 Nakliyeci, 1 Müteahhit, 2'si de ev hanımı olan) Hatice Ayvalıklı ile evlendi. Hatice Ayvalıklı 1991'de Balıkesir'de yılın annesi seçildi. Edremit'e ilk olarak oto¬büs ve kamyonu getirmiş, gene ilk olarak Staona Romana benzin bayiliği, Michelin lastikleri bayiliği, Edremit-Çanakkale taşımacılığı yapmıştır. Balıkesir Oteli'ni yaptırmış, Zeytinli'de kardeşi Hüsnü ile birlikte Zeytinyağ fabrikatörlüğü yapmıştır. Muhtelif tarihlerde Türk Hava Kurumu'na (1937-1944'de) yaptığı bağışlar 6 bin lirayı geçtiği için THK ve TBMM tarafından bronz, altın ve platin-elmaslı madalya sahibi olmuştur.

AHMET SERPİL:
1944 yılında, Karagözoğlu Ali Rıza kızı Şerife hanım ile evlenmiş, Edremit Belediye Başkanlığı yapmış Faruk Serpil beyin oğlu olarak Edremit'te doğdu.
Lise eğitimini Robert Koleji; Lisans, Doktora, Doçentlik unvanlarını İstanbul İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi, Profesörlük unvanını ise Yüksek Öğretim Kurumu'ndan 1988 yılında aldı.
Kamu ve Özel kurumlarda akademik görev ve yöneticilik yaptı. İstanbul İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi, Marmara Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi'nde çeşitli görevlerde bulundu.
Herteks Tekstil ve Hermod Tekstil A.Ş.'de başkanlık görevini üstlendi. Çok sayıda Yönetim-Organizasyon ve Yönetim Felsefesi üzerine makaleleri yayınlanmıştır.
Kitaplar: 1. Control in Business Management, 2. Research Methe Management Philosophy
Evli ve iki erkek çocuk babasıdır.

Dr. MUAMMER HİLMİ BEY:
Müderriszâde Hilmi Bey'in oğludur. Edremit'teki tahsilini müteakip İstanbul Askerî Tıbbiye Mektebi'nden mezun olmuştur. Daha sonraki yıllarda ihtisas için  Paris'e gitmiş ve kadın hastalıkları mütehassısı olmuştur.
İstiklâl Harbi'nin başlamasıyla birlikte İnebolu Hastanesi baştabipliği görevine tayin edilmiştir. Bu görevde bulunduğu sırada yakalandığı bir hastalıktan kurtulamayarak vefat etmiştir. Mezarı İnebolu Hastanesi bahçesindedir.

ALİ RIZA KAVASOĞLU:
Ali Rıza KAVASOĞLU, 1926 yılında şimdiki adı Türk Hava Kurumu o zamanki adıyla Tayyare Cemiyeti'ne, adı “Edremit" olan bir tayyare hediye etmiştir. Tayyarenin teslim töreninde kendisine onur belgesi olarak Tayyare Cemiyeti'nin beratı ve tayyare şeklinde rozet hediye edilmiştir, Mehmet İsmet Kavasoğlu'nun 1981 yılında ölümüne kadar muhafaza edilen rozet, onun ölümü sırasında kaybolmuştur.

MEHMET İSMET KAVASOĞLU:
Edremit Ticaret Odası, Ziraat Odası, Tariş Esnaf ve Sanatkâr Odalarının üyeliklerinde bulunmuştur. 1946 yılında Edremit'e ilk traktörü ve biçerdöveri getiren ilk pamuk ve pancar ekimi reformunu yörede gerçekleştiren İsmet Kavas oğlu'dur.
M. İsmet Kavasoğlu  1945  yılında "Sarı Tülü" adında bir güreş  devesi  almıştır. Bir çok  güreşe  katılan ve zafer kazanan devesinin bir güreş sıra¬sında ayağı kırılmış, bu olaydan sonra bir daha güreş   devesi   alma¬mıştır. Bu tarihten sonra deve güreşi Hakemliği ve Edremit Avcılık-Atıcılık Kulübü Başkanlığı yapmıştır.

GIYAS MELİH YETKİN:
Aslen Edremitli olmasına rağ¬men, ailesinin Ankara'da ikamet etmesi nedeniyle 1970 yılında Ankara'da doğdu. Tiyatro yaşamına 1985 yılında öğrencilik döneminde amatör olarak başladı. 1989 yılında Etibank Sanat Tiyatrosu'nda profes¬yonel olmasıyla hem tiyatroda hem de televizyon seslendirmeleri ve dizi çalış¬malarıyla sanat hayatını profesyonel olarak sürdürmeye başladı. Etibank Sanat Tiyatrosu, Yenimeydan Sahnesi, Ankara Halk Oyunları Tiyatrosu, Phylaks Oyuncuları Tiyatrosu oynadığı tiyatrolardan bazılarıdır. Hababam Sınıfı, Köşebaşı, Türkmen Düğünü, Sihirli Ülkeye Yolculuk, 403. Kilometre, Bir Ceza Avukatının Anıları, Bir Zamanlar Memleketin Birinde, İşte Paris oynadığı oyunlardan bazılarıdır. TRT ve özel televizyonlarda çeşitli dizi çalışmalarında bulunan Melih Yetkin halen Çankaya Belediyesi Şehir Tiyatrolarında oyuncu ve yönetmen olarak görev yapmaktadır.

ŞÜKRÜ TUNAR:
1907 yılında Edremit'te doğmuştur. Klarnet virtüözü ve bestekârdır. Şarkı formunda besteleri vardır. Devrin ünlü şarkıcılarına eşlik etmiştir. 1962 yılında gazino sahnesinde Zeki Müren'in programı esnasında kalp krizi sonucu vefat etmiştir. Sol klarnet icracıları arasında idol olarak görülmektedir.

 


YILMAZ AKPINAR:
1927’de Edremit’te doğdu. İlkokul öğretimini 152 Numara ile Edremit Cumhuriyet ilkokulunda yaptı. Buradan 4.6.1938 tarihinde ve 291/94906 sayılı diploma ile 1937/1938 öğrenim yılında mezun oldu.
Orta ve lise öğretimini İstanbul’da tamamladıktan sonra hukuk fakültesini bitirdi.
Hukuk doktorasını Fransa’da Paris Üniversitesi’nde yaptı. Öğrenimini tamamladıktan sonra İstanbul’da çeşitli sanayii dallarında kuruluşta gerçekleştirdi. Halende sanayii ile meşguldür.
Doğum yeri olan Edremit’te ilgisini sürdüren Yılmaz Akpınar Kadıköy’de annesi adına Leman Akpınar İlkokulu’nu Edremit’te babası adına Muzaffer Akpınar İlçe Halk Kütüphanesi"ni, kendi adıyla da Yılmaz Akpınar İlköğretim Okulu"nu yapmıştır. Ayrıca devlet hastanesine annesi ve babası adına ayrı birer pavyon ilave etmiştir.
Yılmaz Akpınar 1980 yılında Edremit’te babası adına Muzaffer Akpınar vakfını kurdu. Bütün giderlerini Akpınar ailesinin karşıladığı vakıf o günden bu yana her yıl yoksullara, hastalara sürekli yiyecek, yardıma yönelik kuruluşlara parasal destek sağlamaktadır.
Muzaffer Akpınar Vakfı ayrıca her yıl Edremit, Havran, Ayvalık, Burhaniye, İvrindi ve Balya ilçelerinde İlk ve orta öğretimdeki 215 öğrenciye karşılıksız aylık burs vermektedir.

ALİ RIZA KARAGÖZOĞLU (1877 - 1960):
1877 yılında Edremit’te doğmuştur. İlk tahsilini Edremit’te yapmıştır.  Sonradan Balıkesir’de medrese tahsilini bitirmiş, babası Karagözoğlu İbrahim Efendinin bakkaliye ticarethanesinde kardeşleriyle birlikte ilk ticaret hayatı başlamıştır.
Çok çalışkan, karakter sahibi, vatanperver, hayırsever olması, dindarlığı en temiz ve asil şekilde tutması, son derece maneviyat sahibi olması belli başlı karakteristik vasıflarındandır. Her hayır işinde O’nun iştiraki vardı. Lise yaptırma derneğine binlerce lira yardımda bulunmuş, İstanbul’da Akbank’ın ikramiye evler korusunda kazandığı evi aynen lise yaptırma derneğine teberru ettirmiştir. Bıraktığı vasiyetname ile varislerinin de bu hayır işlerine devam etmelerini sağlamıştır. Bu suretle hayatta iken yaptığı hayır işleriyle abideleşmiş bulunmaktadır. Edremit O’nun şahsında en kıymetli bir zeytin mütehassısını da kaybetmiş bulunmaktadır.
Karagözoğlu İlköğretim Okulu binası ile maarifperverlik ve hamiyetseverliği abideleşmiştir.

OZAN SAĞDIÇ:
Ozan Sağdıç, 1934 yılında Balıkesir’de doğdu. Çocukluğunu Edremit’te geçiren Sağdıç, ortaokul eğitimini İzmir Buca’da, lise eğitimini İstanbul Kabataş Lisesi’nde aldı. Fotoğrafla ilk olarak lise son sınıfta tanıştı.
1956’da Hayat Mecmuası’nda foto muhabiri olarak göreve başladı. 1930’lardan başlayıp 50-60’lı yıllara kadar süren Henri Cartier-Bresson’un öncülük ettiği gerçeklik akımını Hayat ile Türkiye’ye taşıyan kuşağın bir temsilcisi oldu.
1959 sonlarında Hayat mecmuasının Ankara bürosuna geçti. 1959’da Balıkesir’de insan manzaraları konulu bir açık hava sergisi açtı. Aynı yıl Ara Güler ile birlikte İstanbul’da bir kitap sergisinin yanında edebiyatçı portreleri sergisini açtı.
Çağla Çağı isimli bir şiir kitabı olan Sağdıç, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi ve H.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde sanat dersleri verdi. Ömer Hayyam ve Mevlana’nın rubailerini Türkçe’ye çevirdi, Nasrettin Hoca fıkralarını manzum tekniği ile anlattı, Nasrettin Hoca’nın fıkralarındaki hicvi, şiirin olanaklarını kullanarak vurguladı.

Afsad’a onursal üye seçildi. Orada,“Bir Kutu Makine ve Ben” adlı bir sergi açtı. Fotoğraf Sanatı Kurumu kurucu üyeleri arasında yer aldı. Fotoğraf dalında devlet sanatçısı seçildi.

Hayat mecmuasından ayrıldıktan sonra Ankara’da yayın-endüstri, turizm fotoğrafları, takvim, poster çalışmaları yapan ve baskı hizmetleri veren bir işyeri açtı.

Açmış olduğu sergilerin katologları yayınlandı: Yaşadığım Ankara’dan Sayfalar, Röportaj Fotoğrafları, Geçen Yüzyıldan İnsan Manzaraları, Doku, Baki Kalan Bu Kubbede, Dünyanın Çocukları, Çocukların Dünyası, Menderes Irmağı Boyunca, En Büyük Dinleyici İsmet İnönü, Doğa’nın Şiiri Kapadokya...

Ankara Büyükşehir Belediyesi için “Bir Zamanlar Ankara” ve TRT adına “Dünyanın Bütün Çiçekleri” albümlerini hazırladı.

Sağdıç, çalışmalarını halen Ankara’da sürdürmektedir.

25.11.2010  |  11837 kişi okudu
Sen Anlat

Edremit'te Yetişen Önemli Kişiler hakkında sen ne düşünüyorsun?

Daha önce bu konuda hiç yorum yapılmamış